23 Aralık 2009 Çarşamba

BU YAZI BİR GECEYARISI YALNIZLIĞINDA YAZILDI


Uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi yapmak istiyorum.
İzin verirseniz...
Size açık açık içimi dökmek...
Biliyorum. Oradasınız...Ve ne zaman, tasarlayarak değil de, gönlümden taşarak bu tuşlara, coşarak, vurmaya başlarsam...
Siz ben, ben siz oluyorum...O yazıların hemen ertesinde, ara sokakların loşunda beni tanıyıveren bazı okurlarım; kollarımdan tutup sarsıyor ve gülümseyerek, “O yazın...İşte o dokundu ve çok çok güzeldi” diyor. O yazı illa ki siyasi olmayanlar...
İçim taşıyor ve gene kimseler görmeden, küçük bir umutla, gözlerim yaşarıveriyor.
Çoğunuz, elbette, Nihat Genç’i soruyor. Sormayın...
Bir gün mutlaka...
Ama ötesinde bir kaç kelime edivereyim. Zira birikti...
Kapatmaya uğraşıyorum kendimi...Takip edebildiğim kadarıyla tarifsiz bir sevdayla sevdiğim bu kadim toprakların hal ve geleceğine ilişkin yorumlar yapmaya çalışıyorum.
Ötesinde de, şu aşamada anlatamadığım; anlatamayacağım ne varsa, sırf yarına kalsın diye yazıyorum...
Anlayan az ama öz.
İyi ki varsınız.
Bilmek ve güç almak o kadar önemli ve şahane...
Anlatamam.

KÖRLÜK

Binlerce Tekel işçisi Ankara’nın göbeğinde feci şekilde dövüldü.
Fabrikaları kapatılan, gelecekleri tehdit edilen bu işçiler aileleri, çocukları ve kendileri için onurlu bir hak arayışı sergiliyorlardı.
Hiçbir yere saldırmadılar. Kimseye zarar vermediler.
Türkiye’nin dört bir yanından gelip geleceklerini ellerinden alan hükümeti, demokratik haklarını kullanarak protesto ettiler.
Görüntüden rahatsız olan hükümet ise bu işçileri döverek dağıttırdı... Bu rezillik neresinden bakarsanız bakın önemli bir haberdir. Fakat dün dehşetle gördük ki hükümete yakın gazetelerin hiçbirinde bu olaylara yer verilmedi.
İktidara yakın bazı yazarlar ise hiç utanmadan hak ararken meydan dayağı yiyen işçilere “Ergenekoncu” göndermesi yapabildi.
Hak arayan işçiler “şer odağı”...Elbette dayak yiyecekler...Bunu haber yapan da zaten Ergenekon medyası...
Medyanın bu Goebbels’leri artık mide bulandırıyor.
İktidarın işçilere yönelik açık baskı, hak ihlali ve saldırılarını tartışamazken bu kalemlerin hemen her gün “demokrasi”, “özgürlükler” ve “açılım” kelimelerini ucuz bir sos gibi yazılarına boca etmelerini nasıl izah etmeliyiz?
İktidar ve medya ilişkisi gerçekten son derece sorunlu bir ülkede yaşıyoruz.
Bu sütünda, defalarca, bu ilişkinin yapısal bozukluğunun sistemin tamamını zehirlediğinden bahsetmişimdir.
Önceki gün Tekel işçilerinin maruz kaldığı çirkin ve kabul edilemez saldırıyı “görmeyerek” sicillerine unutulmaz bir çentik attı bu cenah.
Aslına bakarsanız şunu da açık açık konuşmak gerekmiyor mu? Konuşulması gereken konulara karar veren bir kollektif oluştu.
Medyanın her iki ayağı için geçerli bir tez bu...
Kürt meselesi konuşulacak...Konuşalım...Birileri memleket gündemine karar veriyor ve biz aylardır mesela “Kürt açılımı” konuşuyoruz.
Ciltler dolusu yazı yazıldı, binlerce saat yayında, yüzlerce farklı adam sadece bu meseleden konuştu.
Aylar geçti...Ortada somut tek bir şey var mı? Yok...
Bursa’da yerin yüzlerce metre altında 19 işçi gözgöre göre ölüyor. İşçileri bu kadar vahşi bir şekilde ölüme mahkum edenler hakkında insanlığımızdan utandıracak kadar az konuşuyoruz.
İstanbul’da itfaiye işçileri dayak yiyor...Gören bilen yok...Sendikacılar gözaltına alınıyor...İşiten yok.
Her ay binlerce insan işsiz kalıyor. Yuvalar dağılıyor, cinayetler artıyor, suç patlıyor...Biz ne konuşuyoruz? Demokrasi...
Kavramların içini boşaltıp, anlamını esnetmekte mahir bu adamların sicilini nereden okumak gerek?
Amerika’nın Irak işgalinden...
Tezkerenin tartışıldığı günlerde köşelerinden Amerika lehine avaz avaz bağıran bu “muhafazakar” kalemler Irak’ta bir milyon insanın öldürülmesi karşısında aynı şeyi yapmadılar mı?
Hemen kör oldular.
Dün Tekel işçilerinin maruz kaldığı saldırıyı göstermemeleri de aynı sebepten ötürü...
Körlük...Kasıtlı bir körlük bu...
Artan bu körlüğün nedeni çok açık.
Vicdansızlık ve ahlaksızlık...